31 Ocak 2013 Perşembe

2009 Kırşehir gezimiz...

ANADOLU’NUN ORTASINDA BİR TURİZM POTANSİYELİ

OZANLAR  DİYARI  ŞİRİN  KIRŞEHİR


Hitit, Pers, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı gibi birçok medeniyeti bünyesinde barındırmış. Ağırlıklı olarak 13. ve 14. yüzyılda Anadolu’nun Türkleşme süresince önem kazanmış, Anadolu’nun iktisat ve medeniyet merkezi olmuş.  Türk dilinin öncüsü Aşıkpaşa, Gökbilim Medresesenin kurucusu Cacabey, Ahilik teşkilatının kurucusu Ahi Evran-ı Veli, Hacı Bektaş-ı Veli gibi birçok düşünür ve mutasavvıf yetiştirmiş. Günümüzde kültürel yapısı,  tarihi eserleri, termal suları, el sanatları, halk oyunları, baraj ve gölleri, otantik köyleri, konakları, camileri, kümbetleri, yöresel mutfağı, henüz bozulmamış dokusu ile sizi karşılamayı bekleyen Kırşehir’in tarihi yaklaşık 5000 yıl öncesine dayanıyor.
  
Kılıçözü zemzem akar
Bahçeler gül kokar
Kırşehir'den başkasına
Aklı olan nasıl bakar.

Kadim dostum Ayfer Yavi ile ne zamandır planladığımız Kırşehir gezisini en sonunda gerçekleştirdik. Zamanlamamız çok da iyi oldu, Ahilik Kültürü haftasına denk geldik; üstelik hava da mükemmeldi. Gitmişken hiç değilse beş gece kalalım, her yeri iyice gezelim, dedim. Arkadaşım biraz kararsız kaldı. “Ya sıkılırsak, beş gün orada ne yapacağız?” dedi. Baba memleketi olduğu için ben daha önce kısa kısa ziyaretler yapmıştım, bu nedenle beş günün bize az geleceğini kestirebiliyordum. Gezimizin sonunda baktık ki gerçekten de beş gün yetmedi, göremediğimiz yerler oldu.
 Kırşehir, Kapadokya bölgesinde ve ulaşımı çok kolay bir ilimiz olmasına rağmen turizmde hak ettiği ilgiyi göremediğini düşünüyorum. Ancak Japonlar, Kapadokya’ya geldiklerinde Kırşehir’e uğramadan geçmezler. Nedenini daha sonra anlatacağım.

“Ozanlar Diyarı Şirin Kırşehir” diye anılan bu güzel ilimiz, Aşık Musa, Dadaloğlu, Aşık Said, Aşık Seyfullah, Aşık Hasan, Muharrem Ertaş,  Şemsi Yastıman ve Neşet Ertaş gibi birçok ünlü halk ozanımızı yetiştirmiştir.
 Şirin mi? Evet, gerçekten “şirin” iyi bir tanımlama. 220 bin nüfuslu Kırşehir, temiz,  yolları düzgün, insanları cana yakın.  İki kadın çok rahat gece gündüz her yeri dolaştık, hiç bir sorunla karşılaşmadık. Fast food yok, çay bahçelerinde pop değil türkü çalıyor, sayısı azalsa da hala bağ evinde kendi meyve sebzesini yetiştiren, kışlık yufka ekmeğini, pekmezini, peynirini yapan, biber, bamya dizip kurutan birçok aile var. Yıllardır süre gelen ve yakın ilçelerden satıcıların da geldiği, Pazartesi günleri kurulan çok büyük bir pazarı var. İstemediğiniz kadar çok, taze ve doğal meyve sebze dolu. Ahi Evran Üniversitesinin açılması ve bölümlerin çoğalması ile Kırşehirde büyük bir öğrenci nüfusu oluşmuş, bu da şehire bir hareket getirmiş. Kırşehir Valiliği her bir tarihi- turistik yer ile ilgili çok güzel broşürler ve kitaplar yayımlamış. Genelde gittiğim yerlerde bir tane broşür bulmakta zorlanırım, burada ise broşür ve kitapları taşıyamayıp kargo ile evime gönderdim.


 
Merkezden uzak yapıları görmeye vaktiniz olmasa da,  Ahi Evran Camii, Arkeoloji Müzesi, Cacabey Medresesi, Kapucu Camii, Çarşı Camii, Aşık Paşa Türbesi ve termal tesislerin hepsi merkezde ve birbirine çok yakın. Mutlaka Uzun Çarşı’yı dolaşıp kaleye de çıkın. Kaleden pek eser yok ama tepeden manzara güzel.

 


KALESİNDEN SEYRETMEDEN
GÖRDÜM DEME KIRŞEHİR’İ
AHİ EVRAN’A ERMEDEN
SEVDİM DEME KIRŞEHİR’İ

Çok iyi bildiğimiz bir söz vardır: “Elini, sofranı, kapını açık tut, dilini, gözünü ve belini bağlı tut”. Bu söz, Anadoluda bir çok il dolaştıktan sonra son olarak Kırşehire gelen ve burada vefat eden Ahilik Teşkilatı’nın kurucusu Ahi Evran-ı Veli’ye (1171-1261) ait. Ahilik, iş ahlakını savunan, sermaye ve işçinin alın terini koruyan, akıl, ahlak, bilim ve çalışma prensipleri üzerine kurulan ve günümüzün kooperatifçilik, sendikacılık, sosyal güvenlik, kalite ve fiyat kontrol sistemine benzer yönleri olan bir teşkilat. Ahi Evran-ı Veli’nin türbesinin bulunduğu zaviye, Kırşehir il merkezinde kendi adıyla anılan Ahi Evran mahallesinde yer alıyor.
 
Her yıl Ekim ayının ikinci haftasında Ahilik haftası kutlanıyor. Seyahatimiz bu haftaya denk gelince  çeşitli el sanatları, halk dansları, saz konserleri, yöresel yemek tanıtımlarını bir arada görme şansını yakaladık. Kazanlarla yapılan ve halka dağıtılan Ahi pilavının tadı da damağımızda kaldı.

 


İLK RASATHANE- CACABEY MEDRESESİ

Günümüzde cami olarak kullanılan Cacabey Medresesi, 1272 yılında dönemin Valisi Nurettin Cibril bin Cacabey tarafından fen ve astronomi eğitimi verilen bir medrese olarak kurulmuş. Kırşehir’in en önemli tarihi yapılarından biri sayılan medresenin değişik mimarisi dışında güneş sisteminindeki gezegenleri temsil eden iç sütunceleri, rasat kuyusu, aydınlık feneri ve gözlem kulesi var. Dış cephede ve köşelerde bulunan sütunlar gerçekten bir roketin ateşlenmiş ve fırlama halini andırıyor. Ayrıca, dış cephede bulunan daire şeklindeki 4 kabartmanın ekvator çizgisini, eksen eğikliğini, güneş ve ay’ı temsil ettiğine dair yorumlar tartışılsa da çok gerçekçi. Cacabey’in türbesinin yer aldığı bu medresenin bulunduğu merkezdeki geniş meydanın ismi de, Cacabey Meydanı.
 




JAPON BAHÇESİ (MIKASANOMİYA ANI BAHÇESİ) VE MİMARİ AÇIDAN DÜNYADA TEK MÜZE BİNASI

Kaç kişi Kırşehir’de muhteşem bir Japon bahçesi olduğunu bilir? Anadolu’nun ortasında bir cennet hayal olabilir mi? Bu bahçe, Kırşehir’den yaklaşık 30 km uzaklıktaki Kaman ilçesinin Çağırhan köyünde, Altes Prens Takahito Mikasa’nın Kalehöyük kazılarını başlatması anısına ve bölge halkına rekreasyon alanı yaratmak amacıyla 1993 yılında Japonya Ortadoğu Kültür Merkezi tarafından kurulmuş. Japonya sınırları dışında bulunan en büyük botanik bahçesi. İnanması zor ama ondört bin bodur bitki ve üç bine yakın ağaç var, her cins bitkinin  Latince ve Türkçe isimler yazılı. Belirli gün ve saatlerde şelaleler açılıyor, suni göletler yapılmış, yemyeşil, tertemiz, huzur verici, cennet gibi bir yer. Dikkat - açık hava olsa da bu bahçede sigara içmek yasak!  O kadar hayran kaldık ki, baharda bütün çiçekler açtığında tekrar gitmeye karar verdik. Kapadokya’yı gezen Japon turistlerin Kırşehir’e mutlaka uğrama nedenleri de bu bahçeyi ziyaret etmek.




 
Japonların yürütüğü Kalehöyük kazılarından çıkan eserleri sergilemek amacıyla bahçenin içinde höyük görünümünde tasarlanmış modern bir müze binası yapılmış. Mimari açıdan dünyada tek örnek olan bu höyük şeklindeki müze 2010 yılının ikinci yarısında açılacak. Şimdilik müzenin içinde sadece Kalehöyük’ün katlarını, kazılan alanları gösteren çok ilginç bir maket var. Müzenin yanında muazzam bir Japon Anadolu Arkeoloji Enstitüsü yer alıyor.  Dileğimiz Anadolu’da arkeolojik kazı yapılan diğer bölgelerimize model olur.
  

İLK ÖZ TÜRKÇE ESERİN YAZARI
AŞIK PAŞA (1272-1333) VE TÜRBESİ

Aşık Paşa Türbesi merkezden 15 dakikalık bir yürüyüşle şehre hakim bir tepede yer alıyor. Türbenin 10 dilimli istridye kabuğu şeklindeki  taç kapısı ve etrafındaki süslemeler Anadolu Selçuklu süsleme sanatının yegane örneklerinden biri.
 Aşık Paşa'nın kimliğini oluşturan başlıca öğe, onun Türk diline verdiği önem. Arapça, Farsça, İbranice ve Ermenice dillerini iyi bilmesine karşın eserlerini katıksız öz Türkçe ile yazmış. Arap ve Fars kültürlerine ve dillerine duyulan hayranlığı kınamış ve eserlerini Türk dilinde kaleme alarak bu eğilimlere karşı koymuş. En ünlü yapıtı, günümüz Türkçesi ile çevirisi de bulunan 12.000 beyitlik Garibnâme adlı mesnevisi.



TERMAL TURİZMİ

Kırşehir termal kaynaklar bakımından çok zengin ve Termal Turizmi açısından büyük potansiyele sahip bir ilimiz. Jeotermal sahası; termal turizmin yanısıra konut ısıtılması ve seracılıkta da kullanılmakta. Kaplıca tesisi olarak üç yıldızlı Terme Oteli, Temur Termal Oteli ve Ahi Evran Üniversitesine bağlı Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi  bulunuyor. Ayrıca şehir merkezinden 2,5 km uzaklıkta inşaatı devam eden beş yıldızlı Termal Köy’ün  2010 yılında hizmete girmesi planlanmakta.  Yakında Kırşehir  termal turizmi alanında diğer merkezlere rakip olacağa benziyor.

BİR ZAMANLAR SEYFE GÖLÜ KUŞ CENNETİ
Kuşların en önemli göç yollarından birinde olan, bir zamanlar flamingo kuşlarınların üreme  alanı olan ve  187 kuş türünün barındığı Seyfe Gölü; “yanlış uygulamalar sonucu”  şu anda  can çekişiyor.  Tabiatı Koruma Alanı , birinci derece  Doğal Sit Alanı ve Ramsar Alanı  ilan edilen Seyfe Gölü, ülkemizde 3 uluslararsı  sınıflamaya sahip tek gölümüzdür.
2006 yılında kuruyan göl, bu seneki yağışlarla doğal yollarla eskiye nazaran biraz düzelse de tehlike aynı şekilde devam ediyor. Son günlerde televizyon reklamlarıyla da tanıtılan “Seyfe Kurak Alanı Göl Oluyor”; Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Coğrafya Bölümü öğrencilerinin Seyfe Gölünde yaşanan sorunlara ışık tutabilmek amacıyla Ekim 2008’de başka kurumların da desteğini alarak başlattıkları bir proje . Dileğimiz bunun gibi  projelerin devamı ile daha geç olmadan Seyfe gölü kurtulur, tarım tekrar canlanır ve göçmen kuşlar geri gelir.  
 KESİKKÖPRÜ VE KESİKKÖPRÜ KERVANSARAYI
 Kırşehir’in 20 km güneyinde Kızılırmak üzerinde yer alan Kesikköprü, Anadolu Selçuklu köprülerinin en ünlüsü. 1251 yılında yapılan 13 kemerden oluşan köprü 220 metre uzunluğunda, 5 metre genişliğinde. Yakınında bulunan ve 1268 yılında Cacabey tarafından yapılan Kesikköprü Kervansarayı restorasyon çalışmaları nedeniyle kapalı olduğu için, dışardan fotoğraf çekmekle yetinmek zorunda kaldık. Misafirperver  köy muhtarı Şahin Koç bizi hem gezdirip bilgi verdi, hem de evinde güzel bir yorgunluk  çayı ikram etti.
 


İl kodu (386)
Plaka: 40
İlçeleri: Merkez, Kaman, Mucur, Çiçekdağ, Boztepe, Akpınar ve Akçakent.

4 Ocak 2010 Hurriyet
http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=13362889&tarih=2010-01-04

Sevgilerimle,
Arzu KILIÇÖZLÜ

2 yorum:

  1. 1996-2000 yılları arasında Kırşehir'de öğrenciydim ama bahsettiğiniz Japon bahçesinden yazınızı okuyunca haberim oldu. O zamanlar bunu ne duydum ne de bir tanıtım gördüm.

    YanıtlaSil
  2. yazık olmuş...1993den beri var. Tekrar giderseniz mutlaka görün.

    YanıtlaSil