31 Temmuz 2014 Perşembe

İnsanlar, insancıklar...hıyarlar, hıyarcıklar



İyilik yap kötülük bul...dur ya öyle değildi sanki...yoksa öylemiydi, kafam karıştı şimdi...

Arkadaş gelir, bütün dertlerini sana kusar kusar , rahatlar gider...kusmukları temizlersin ama o koku bir süre kalır.. çıkmaz, sinirlerin gerilir, uykun kaçar, bunalıma girersin. Ama o kustu rahatladı ya, oh. Bir dahaki sıkıntıya kadar aramaz sormaz. Senin bir derdin var mı? Nasılsın? demez.  Ta ki bir dahaki sıkıntıya kadar. Uçaktan inince bakarsın 20 tane çağırı...anlarsın ki bir derdi var,  yoksa seni merak ettiği için falan değil..

Gecenin bir vakti arar, bir şey lazımdır, gel al dersin, atlar gelir, alır, gider. Geri getirir mi? Yoooo. Ancak arayıp getir dersen..çok yoğundur, çok işi vardır o yüzden getirememiştir. Eeee...gecenin bir vakti gelip almasını biliyorsun ama, o zaman geri getirmesini de bil!

Sadece arkadaş değil, büyündür diye ayrı bir saygı gösterir, Bayram seyran çıkolatanı alır gidersin. Sergi açar “moral olsun” diye cebindeki son parayla bir çiçek alır gidersin, tebrik edersin. Hasta olur defalarca arar sorarsın bir şey lazım mı diye, geçmiş olsuna gidersin, tabi elinde minik bir şey...sonra... tık yok.  Sonuç: bir daha arayıp sormazsın. Bitmiştir.

Gece bir yerde karşılaşırsın, son dolmuş seferini  kaçırmışındır,aynı sempte oturduğun için doğal olarak “beni de atarmısın” dersin...ama  “hay aksi” araba “doludur”...arabayla 8 dakikalık yol, 4 kişi arkaya sıkışamaz ... sen yürürsün...neyse ki hava güzeldir.  

Arkadaş iki sayfa print alacak, bende printer var, bilir. Ona mahaledeki 4-5 internet kafeden bahsederim, ipadinle git, onlar basar derim...yok anlamaz, işine gelmez, nereye park edecek arabayi falan...çok işi var, falan filan. Sonunda  gel derim. Printer çok kullanılmadığı için gardrobun içinde durur. Çıkart kur,2 sayfa bas. Tekrar dolaba kaldır. Ertesi gün 5 sayfa daha basılması gerekir. Tekrar çıkart, bas, kaldır. Derken üçüncü sefer gene lazımdır..yuh artık. “kartuş boşaldı, basamıyorum” derim. Yalan da değil, silik basıyor. “alayım bir yerden” diyor. Ayol bakkalda satılmıyor ki bu.  Onu alıncaya kadar internet kafeye git. Neyse, sonunda “esasında basılması da şart değilmiş” der çıkar işin içinden. Hani gerçekten acil bir iş olur, anlarım, ama yapılan otel rezervasyonlarını  basıyor. Gerek yok, yaz bi yere onay numarasını olsun bitsin derim, anlatamam, ilk defa internetten yurtdışı rezervasyon yapıyor, acemi. Bir sürü de kağıt harcanır. Arkadaş da çok sıkı doğa dostu bu arada...ağaçlara kıyamaz..

Hediye konusu- bu çok önemli. İnsanlar hediye almasını bilmiyorlar maalesef. 55 yaşında bir kadına üstüne köpek resmi olan 3 yaş çocuk kahvaltı seti alınmaz. O kadar beğendiysen kendine al.  55 yaşında bir kadına değil. Hadi düşüncesizlik ettin, aldın, içine bir değiştirme kartı koy. Belki senin çocuguna hediye geldi bana paslıyorsun, nereden bileyim?  Kaç yıldır beni tanırsın, zevkimi bilirsin, bilmesen de, bu mudur?  Abla al bir eşarp , 10-15 TL ye var, veya hiç bir şey alma,  ama böyle salak bir hediye de hiç alma.

Pinti erkek...aman aman..hiç çekilmez. Villaları, teknesi, Rolexi vadır ama gelirken elini kolunu sallayarak gelir. Bir kaç deneme daha yapılır, yok olmuyor, hala eli kolu boş. Bir daha aranmaz, telefonları açılmaz. Bitmiştir.