31 Temmuz 2014 Perşembe

İnsanlar, insancıklar...hıyarlar, hıyarcıklar



İyilik yap kötülük bul...dur ya öyle değildi sanki...yoksa öylemiydi, kafam karıştı şimdi...

Arkadaş gelir, bütün dertlerini sana kusar kusar , rahatlar gider...kusmukları temizlersin ama o koku bir süre kalır.. çıkmaz, sinirlerin gerilir, uykun kaçar, bunalıma girersin. Ama o kustu rahatladı ya, oh. Bir dahaki sıkıntıya kadar aramaz sormaz. Senin bir derdin var mı? Nasılsın? demez.  Ta ki bir dahaki sıkıntıya kadar. Uçaktan inince bakarsın 20 tane çağırı...anlarsın ki bir derdi var,  yoksa seni merak ettiği için falan değil..

Gecenin bir vakti arar, bir şey lazımdır, gel al dersin, atlar gelir, alır, gider. Geri getirir mi? Yoooo. Ancak arayıp getir dersen..çok yoğundur, çok işi vardır o yüzden getirememiştir. Eeee...gecenin bir vakti gelip almasını biliyorsun ama, o zaman geri getirmesini de bil!

Sadece arkadaş değil, büyündür diye ayrı bir saygı gösterir, Bayram seyran çıkolatanı alır gidersin. Sergi açar “moral olsun” diye cebindeki son parayla bir çiçek alır gidersin, tebrik edersin. Hasta olur defalarca arar sorarsın bir şey lazım mı diye, geçmiş olsuna gidersin, tabi elinde minik bir şey...sonra... tık yok.  Sonuç: bir daha arayıp sormazsın. Bitmiştir.

Gece bir yerde karşılaşırsın, son dolmuş seferini  kaçırmışındır,aynı sempte oturduğun için doğal olarak “beni de atarmısın” dersin...ama  “hay aksi” araba “doludur”...arabayla 8 dakikalık yol, 4 kişi arkaya sıkışamaz ... sen yürürsün...neyse ki hava güzeldir.  

Arkadaş iki sayfa print alacak, bende printer var, bilir. Ona mahaledeki 4-5 internet kafeden bahsederim, ipadinle git, onlar basar derim...yok anlamaz, işine gelmez, nereye park edecek arabayi falan...çok işi var, falan filan. Sonunda  gel derim. Printer çok kullanılmadığı için gardrobun içinde durur. Çıkart kur,2 sayfa bas. Tekrar dolaba kaldır. Ertesi gün 5 sayfa daha basılması gerekir. Tekrar çıkart, bas, kaldır. Derken üçüncü sefer gene lazımdır..yuh artık. “kartuş boşaldı, basamıyorum” derim. Yalan da değil, silik basıyor. “alayım bir yerden” diyor. Ayol bakkalda satılmıyor ki bu.  Onu alıncaya kadar internet kafeye git. Neyse, sonunda “esasında basılması da şart değilmiş” der çıkar işin içinden. Hani gerçekten acil bir iş olur, anlarım, ama yapılan otel rezervasyonlarını  basıyor. Gerek yok, yaz bi yere onay numarasını olsun bitsin derim, anlatamam, ilk defa internetten yurtdışı rezervasyon yapıyor, acemi. Bir sürü de kağıt harcanır. Arkadaş da çok sıkı doğa dostu bu arada...ağaçlara kıyamaz..

Hediye konusu- bu çok önemli. İnsanlar hediye almasını bilmiyorlar maalesef. 55 yaşında bir kadına üstüne köpek resmi olan 3 yaş çocuk kahvaltı seti alınmaz. O kadar beğendiysen kendine al.  55 yaşında bir kadına değil. Hadi düşüncesizlik ettin, aldın, içine bir değiştirme kartı koy. Belki senin çocuguna hediye geldi bana paslıyorsun, nereden bileyim?  Kaç yıldır beni tanırsın, zevkimi bilirsin, bilmesen de, bu mudur?  Abla al bir eşarp , 10-15 TL ye var, veya hiç bir şey alma,  ama böyle salak bir hediye de hiç alma.

Pinti erkek...aman aman..hiç çekilmez. Villaları, teknesi, Rolexi vadır ama gelirken elini kolunu sallayarak gelir. Bir kaç deneme daha yapılır, yok olmuyor, hala eli kolu boş. Bir daha aranmaz, telefonları açılmaz. Bitmiştir.

5 Şubat 2014 Çarşamba

45’İNDEN SONRA BODRUM’A YERLEŞMEK .... Kadınlar için minik bir rehber



KİMİM PEKİ BEN?

Ben 23 sene özel sektörde çalışmış, güzel kazanmış, seyahat ettmiş ama hiç bir zaman para biriktirememiş biriyim. Zaman içerisinde fark ettim ki ücretli bir köleye dönüşmüşüm. Hiç hoşlanmadığım insanlarla çalışmak, kapris çekmek, her gün en az 3 saat işe gidip gelmek, iş ve davetler için bitmek bilmeyen bir kıyafet alış verişi ve tüm bunlara ilave olarak şirketlerde dönen binbir türlü entrikalara şahit olmak cabası tabii! Yanlış anlamayın, çok severek çalıştım ama bir noktadan sonra çok zor gelmeye başladı. Nereye kadar? Neden? diye sorgulamaya başladım. Misal; Son çalıştığım şirkette 62 yaşında emekli olunca güzel bir maaş bağlanıyordu. Ay! o kadar da bekleyemeyeceğim, dedim!...Ve...Haziran 2008 de,  Bodrum'a taşındım.  Kimse inanamadı. Nasıl yani? Neden?  Ne yapacaksın orada tek başına? Sıkılmayacakmısın?

20 yıldır yalnız yaşıyorum,  SGKdan emekliyim, çocuğum yok ama bir kedim var, kızım O benim; Safiye. Burada, tamamen kendi tecrübe ve görüşlerime yer verdim. Bire bir size uymayabilir hatta bazılarına katılmayabilirsiniz fakat yine de size fikir vereceğimi ve yardımcı olacakları kanaatindeyim.

 Öncelikle şu basit bir iki sorudan ve kendinize vereceğiniz dürüst cevaplardan başlamak doğru olacaktır; 

Neden buraya taşınmak istiyorsunuz?  Bodrum değilse de Datça, Mordoğan, Kaş olabilir! 

Arkadaşlarınızdan, ailenizden uzak yaşayabilecek misiniz? Tabi arada gidip görebilirsiniz, ama çok düşkünseniz zor gelebilir. Ev döşeyip 3 ay sonra geri dönenler de var. 

Sakin bir hayat sizi sıkar mı? Burada hayatınızdaki her şey bir çırpıda değişmeyecek, antidepresanlar hemen bırakılmayacak, dertlerinz yok olmayacak. Ama sakin hayat, temiz hava, olmayan trafik, güzelim iklim, şahane manzara... İşte bunlara alışmak inanın çok kolay olacak.

Bodrum Kalesi

GÜNLERİMİ ÖZETLEMEM GEREKİRSE….

Benim yaşantım oldukça sakin. Gece geç yatar, sabah geç kalkarım. Yıllarca 06:30da kalktım, o yüzden ne zaman uyanırsam o zaman kalkıyorum artık. Kahvaltı, kahve, internet, gazete, ikinci kahve derken zaten öğlen oluyor.  Etrafı toplayıp dışarı çıkmak 14:00'ı buluyor. Yazın deniz, kışın yürüyüş! Pazar alışverişi,  arkadaş ziyareti, arada sinema derken  mutlaka yapacak bir şey oluyor. Akşamları pek dışarı çıkmam, ancak misafirim olursa! Yazın hep balkondayım. Çiçeklerimle, bahçemle uğraşır, manzara seyrederım. Size sıkıcı gelebilir ama ben yalnız olmayı seviyorum, gece hayatını pek aramıyorum burada. Balkon ve manzaram o kadar keyfli ki. Tabi arkadaşlarım var. Çok güzel insanlar tanıdım burada, ama her gün beraber olmak bana zevk vermez. Ama tabi siz bu şekilde yaşamak zorunda değilsiniz. Yapacak çok şey var, pilates, yoga, dans, spor, fotoğrafcılık kursları, resim ve el sanatları, kışın da barlar açık, Marina Yat Klübü çok güzel, yeni bir Jazz mekanımız var. Ben zamanında hepsini çok yaptığım için cazip gelmiyor artık..

 
Kale köşesi



EV BULMAK

Bazen arkadaşlar;  “Bana bir ev baksana Bodrum'da” diyorlar….Çok gülüyorum! Burası Bodrum, çok kolay değil öyle pat diye ev bulmak.  Öncelikle, Bodrum'a sadece yazları geliyorsanız, mutlaka sezon dışı da gelip görün derim. Belki de size gore değildir. Ben  mesela, Kasım- Şubat-Nisan aylarında  gelip yoklama yapmıştım. Hangi bölgede oturmak istediğinizi bilmeniz lazım. Bunun için de size tavsiyem once eşyalı bir apart tutmanız. Ben 4 ay apartta kaldim istediğim gibi bir yer buluncaya kadar. Etrafı gezin, görün, ulaşımı kolay mı zor mu test edin. Çevre uygun mu, diğer sakinler nasıl? Bir fikir edinin. Bu arada, emlak ofislerine çok da güvenmeyin. Ben, gittiğim her emlakçıda her seferinde yeni biriyle muhatap oldum. Bir önceki işten ayrılmıştır falan! Haydi gene baştan anlat nasıl bir yer aradığını. Facebook'da gruplar var, oralardan bakabil fikir edinebilirsiniz. . Market, site bekçisi, tanıdıklara başvurun.  Tabi ben bunları başta bilmediğim için emlakcıdan tuttum evi, komisyon verdim anlayacağınız! 

Ben Bodrum kalesine hayranım! Bu yüzden ev ararken birinci şartım kaleyi görmesiydi. Her yere yürüyüş mesafesinde olması, küçük de olsa bir bahçe ve çok yokuş olmamasını tercih ettim.

Satın alacaksanız çok dikkatli olun. Tapusu var deseler bile tapuda ev  “depo”  görünür çoğu zaman. Satarken problem çıkar. Ayrıca eski inşaatlar (hoş yeniler de çok farklı değil) rutubetli oluyor. Dış cephe beton üstü boya olunca nem içeri giriyor, boyalar kabarıyor.

Ayyyy çok önemli! Kışın bile 1-2 camı 2-3 parmak aralık bırakın. Özellikle gardrobun olduğu odayı. Ben ilk kış bunu bilmiyordum ve maalesef güzelim deri ceketim çiçek açtı! Yemyeşil küf tuttu ve çöpe gitti. Deri ayakkabılar vs hepsi küflenir, kıyafetler rutubet kokar. Sadece yazın ve arada gelen komşuma bunu söylemiştim ama yapmadı! Bir geldi ki yorgan, çarşaf, dolapta ne varsa küf kokuyor. Ayrıca evlerin zemini genelde mermer veya taştır. Bu bilerek yapılmış bir şeydir. Gidip de parke kaplamayın…neden mi? Deli yağmurlarda mutlaka bir yerden su girer…ve o parkeler kabarır…benden söylemesi.


MÜSTAKİL EVDE YAŞAM

Burada çoğu ev iki katlı müstakil. Apartman dairesi de var tabi. Apartmanlar en fazla 2-3 katlı. Yıllardır kapıcı olan apartman dairesinde yaşadıktan sonra başta biraz zor geldi. Merdiven inip çıkmak, evin dışında sigorta atınca nereye bakacağımı bilmemek, hidrofor bozulur (bu arada hidroforun nasıl çalıştığını öğrendim) , su deposu akıtır, klozet taşar, bahçe bakım ister, şömine bir türlü tutuşmaz, zamanla öğreniyorsun.

Aklınızda olsun, eğer evin arkası mandalina bahçesi veya ormanlık alansa fare olur, çiflik evi falan ise geceleri yaban domuzları iner.




KIŞIN ISINMA

Bodrum soğuk olmaz derler ama olunca da sağlam soğuk olur. Hele bir yağmur-dolu yağır ki şaşırıp kalırsınız, seller gider. Dışarısı değilse bile evlerin içi soğuk oluyor. Ben aliştım, ama ilk sene biraz zor geldi. Istanbul'da  bile kaliroferleri vanalarından kapatırdım ama çok üşüyen biriyseniz soğuk gelebilir. Genelde klimayla ısınıyoruz, veya yağlı radiatorle, UFO sevmem, kullanan var. Bir çok evde şömine var. Ben bu sene ilk defa şömine kullanmaya başladım . Temizliği bir dert ama salon güzel ısınıyor. Ev tutarken salonda kapı olmasına dikkat edin, böylece çok soğuk olunca kapatır, daha guzel ısınırsınız. Bazı evlerde mazotlu kalirofer var ama mazot çok pahalıya geldiği için tercih edilmiyor.  Banyo yapmadan 10 dk once fanlı ısıtıcı çalıştırın. Ve geceleri soğuk bir  yatak için en büyük kurtarıc…yok, erkek demeyeceğim- pazen nevresim takımı. Elektrikli bahtaniye gibi sıcacık tutuyor. Salı pazarında satılıyor.


Safiye ve şömine ateşi


EV EŞYASI

Burada normal evler Istanbul’a gore küçük sayılır. Yani 4-5 odalı villa aramıyorsanız öyle çok eşyaya gerek yok…Ben Istanbul'dan sadece beyaz eşyalarımı getirdim. Kurutma makinesi alın derim. Gerçi hava genelde güzel, çamaşırları dışarıya serebiliyorsunuz ama yağmurlu ve kapalı havalarda evin içinde havlu-çarşaf çok zor kuruyor. Salon takımım zaten sığmazdı, kitaplık getirdim, o da buradaki tavana gore yüksek geldi, kestirmek zorunda kaldım. Sarkıt lambalar uzun geldi. Eğer bütçeniz dar ise Facebook'da bir çok ikinci el sayfası var, buradan çok az kullanılmış eşyaları çok ucuza alabilirsiniz. Çeşit çeşit dükkan da var. Şimdi, ilk geldiğim zamanlara kıyasla çok daha fazla…

GEÇİM
Eveeet! Önemli bir konu; Hep sorarlar bana “kaç parayla geçinilir orada?” diye. Valla! O sana bağlı. İstanbul'daki  alışkanlıklarınızı sürdürmeye kalkarsanız (sık sık dışarda yemek, üst baş alışverişi, taksi, evde davet vermek, önüne gelene hediye almak, kredi ödemek vs) işiniz zor…Artık  Istanbul'daki işiniz, geliriniz yoksa küçülmeniz gerekiyor. Ben Istanbul'daki evimi kiraya verdim ve emekli maaşım var, ancak idare ediyorum. Normalde kiranın, gelirin 3/1 olması gerekir derler. Sonuçta kira , aidat  ve gıda dışında sabit giderler var; elektrik, su, internet, telefon,cep telefonu, içme suyu, tüp, varsa ; özel sağlık sigortası, hayat sigortası, ev sigortası, gelir vergisi…Eh! Bunlar da az tutmuyor.

En başta burada kıyafet derdi yok, herkes kot-şort, bot-sandalet. Arabanız yoksa yürürsünüz, veya motor alırsınız, her yere dolmuş var. Taksiler çok pahalı. Haftada 1 gün sempt pazarı, 1 gün de büyük pazar var. Öyle çok çok da ucuz değil, ama Istanbul'a nazaran daha uygun. Haftalık sebze-meyve (hatta zeytinyağ, nar ekşisi, zeytin) pazardan alınır, özellikle yerli köylüleri tercih edin, en taze onların ürünleri. Aklınızda olsun, düdüklü tencere lastiği, süpürge torbası gibi şeyler de Salı pazarında satılır. Oyuncakcıya sorun.

Tabi kira önemli…Merkez dışında 500TL'den başlayan yerler var, ama merkezde düzgün bir yer minimum 800TL'den başlar… hatta 1000TL. Eh! Aidat, (olmayabilir ama sitelerde var) internet, su, elektrik de var tabi. Havuzlu site tavsiye etmem. Hem aidatlar daha yüksek hem mis gibi deniz varken havuzda ne işiniz var? 


Uygun restoranlar var, manavların arkasındaki meyhaneciler mesela. Balıkçıdan istediğiniz balığı alıp, lokantadan da meze-içki ve pişirme ücreti verirseniz İstanbul'dan çok daha uygun.  Bir sürü yerde 8-10 TL'ye tabldot  bulabilirsiniz. Ama İstanbulluların gittiği yerlere giderseniz, kazığı yersiniz..

 İŞ

Herkesin hayalinde hep nedense “ufak bir yer açmak” vardır. Çok paranız varsa, ki büyük ihtimlle yoktur, çok ilginç bir yer açacaksanız ,bilemem. Öyle olsa bile çalışacak adam gibi adam zor bulursunuz.. Kimse alınmasın ama burada daha çok asgari ücretle “esmer vatandaşlar” çalışır…maalesef. Onun dışında normal geliri olan birisiyseniz ve bu konuda hiç tecrübeniz yoksa iş yeri açma hayalinizden hemen vaz geçin. Açan 2-3 ay dayanıyor, batıyor. Kolay iş değil öyle kafe-bar vs açıp işletmek.  Bir çok arkadaşım bu hayallerle başlayıp dünya kadar zarar ettiler, yıllardır hala borç ödüyorlar. Onun için bu hayalinizden şimdiden vaz geçin derim. Ayrıca kendi dükkanı olan arkadaşlar gece yarılarına kadar işlerinin başında olmaları gerektiği için bütün yazı ayaklarını denize sokmadan geçiriyorlar, burunlarının dibindeki Yat Klübüne bir kere gidebilmiş değiller. Ne anladılar Bodrum'a gelmekle?

Sabah 9 akşam 6 bir işte çalışacaksanız….neden geliyorsunuz ki? Zaten burada o saatlerde iş ancak memurluk olur. Burası turizm ağırlıklı bir bölge olduğu için daha çok yazları iş var, 15 saat falan çalışırsınız 1000 TL'ye, canınız çıkar. Bir de paranızı zamanında alabilmek var. Kışın da oturursunuz. Part-time iş yok gibi bir şey….valla ben bulamadım. Özel ders verebilirsiniz her konuda, saatler de size bağlı olur.



GİYİM

Çalışma hayatınızı sonlandırıp buraya yerleşmeyi düşünüyorsanız sakın ama sakın benim gibi bütün gardrobunuzu getirmeyin. Ha!  7/24 kokoş biriyseniz o başka, ama burada kışın kot, yazın şort giyiliyor. Kışın kazak en fazla 2 defa giymişimdir.  Ne kadar tayyor, ceket, topuklu ayakkabım varsa hepsi ya 2. el’e verildi veya derneğe bağışlandı. Gelmeden ayıklanın, hem dünya kadar yer kaplıyor hem de giyilmiyor. Hele sentetik giyisiler asla giyilmiyor.  Kenarda bir topuklu, 1-2 abiye dursun tabi ama daha fazlasına hiç gerek yok. Bir de bir kaç tane  “Istanbul kiyafeti”niz kenarda dursun. Bir süre sonra Istanbul’a gitmeniz gerekirse “eyvah” oluyorsunuz…bir bakacaksınız ki bütün gardrobunuz şort-askılı tşört….pek Istanbul’a uygun değil. Hele takı…ne çok almışım…koca koca kolyeler, küpeler…yazın sıcakta takılmıyor, kışın da genelde boyun şalı kullanılyor. İstanbul'da hiç fular/eşarp kullanmazdım çünkü hep kıyafetlerime uygun kolyelerim vardı, şimdi ise tam tersi oldu..

Burada Istanbul’a gore daha fazla yürürsünüz. Zaten yıllarca iş yerinde yüksek topuklu giymekten ayaklarınız yorulmuştur, kemikler fırlamıştır. Burada kimse giymez, gerek de yok, göze de batar, rahat olun artık….lastik ayakkabı, parmak arası…ohhhh! Dünya varmış!


YERLİ HALK

Bodrumlular kendi halinde. Genelde bakkal-market işletirler. Üretim yapmaz, alır-satarlar. En hoşuma giden tarafları çok parası olan bile hayat tarzını değiştirmez. Öyle büyük şehirdeki gibi altına jeep çekmez, villaya taşınmaz, iphone almaz.. Hiç tahmin etmezsiniz ne kadar çok arazisi, evi olduğunu. Benim hoşuma gidiyor bu. Konuşmaları da tatlı.. “gidip durun” “gelipdurun” “nedipdurun”…

Siz daha çok sizin gibi büyük şehirden gelip buraya yerleşenle haşır neşir olursunuz.


GAYLER-DÖNMELER

Gayler büyükşehirde olduğu gibi burada da bol miktarda var. Onların da çoğu buraya göç edenler. Esas bana ilginç gelen dönmeler…burada kanıksanmışlar, çok rahatlar. Yaşlısı, genci. Bazıları evli, yurtdışında yaşıyor, yazları yazlıklarına geliyorlar. Hep şık, makyajlılar, bazıları da feci botokslu ve silikonlu. Fulya, Yasemin, Deniz en çok tercih edilen isimler. Benim bile kaç tane “ahpab”ım var. En komiği de kuaförde yan yana oturmak. İstanbul'da böyle bir şey düşünemiyorum…Ay bir meraklılar o saçlar sap sarı boyanır, özel bakımlar yapılır. Benim 3 tel saçım var, onların hormon yemekten gür gür, bellerine kadar saçları var.  Sinir oluyorum. Çok kibarlar, cıtkırıldım….ama bir sinirlensinler amanın!  O ağız nasıl bozuluyor. Bir kere az kalsın kavgaya tutuşuyordum Mesafeli olmakta yarar var.



USTALAR

Amaaaannn…burada her eline fırçayı alan boyacı, tornavidayı alan usta. Maalesef çok kötüler.  Dikkat edin. Tek kadın görünce hele, ufacık bir iş için dünya para alırlar. Önceden sorun, pazarlık yapın. Komşulara sorun, herkes zaman içinde bir eletrikçi, tesisatçı, marangoz ediniyor.


HASTANELER

Bodrum merkezde 3 tane özel hastane var fakat SGK geçmiyor. Geçen klinikler varmış ama ben hiç gitmedim. Her mahallede sağlık ocağı var. Devlet hastanesine de gitmedim ama Devlet’in diş kliniği fena değil. Yarım saat uzaklıkta Milas’da Özel İzan Hastanesi var, SGK geçiyor. Genelde herkes oraya gider. Amerikan Hastanesi beklemeyin, ama düzgün bir hastane.



GRUPLAR-FAALİYETLER

Burada canınız sıkılmaz. Resimseramik, el sanatları, korolar, gezi, yürüyüş grupları, spor salonları, fotoğrafcılık kursları, yatçılık vs her şey var. Hayvan barınağı, Sağlık Vakfında gönüllü işler yapabilirsiniz.


OTLAR
Ot seviyorsanız tam yerine geldiniz. Sevmiyorsanız da alışın, çok güzel çeşit çeşit ot var pazarlarda.







İKİNCİ EL

“Bodrumlular” ikinci ele çok meraklı. Facebook'da gruplar var, cumartesileri ikinci el pazarı ve her Pazar Bitez'de bit pazarı kurulur. Mobilyadan çanak çömleğe her şey var.

  
SİNEMA-TİYATRO-KONSER

Merkezde 3 tane AVM var (maalesef). İkisinde sinema salonları var, biirinde de tiyatro salonu. Kışın burada tiyatro, yazın daKale'de ya da Antik Tiyatro'da  tiyatro, bale, sinema, konser olur. Istanbul kadar değilse de var.

Muhteşem bir konser sonrası Gülsin Onay ile
 
YAZ/KIŞ

Özet olarak yazın kalabalık, kışın şahane… ohhhh! diyoruz. Siz de 1 sene yaşadıktan sonra “Bodrumlu” olursunuz ve “ay şu yazlıkçılar gitse de rahat etsek “ der , bir süre sonra İstanbul’a gittiğinizde 2 gün sonra cinnet geçirir,nasıl kaçacağınızı bilemezsiniz..Yaz’ı da kış’ı da ayrı güzel. Ama burada yaşadıkça Temmuz-Ağustos dışındaki ayları daha çok seveceksiniz.

Mayıs-Eylül arası inşaat yasağı var, o bitince konu komşu tadilata başlar. Bizim sitede hiç bitmez. Biri bitti derken, diğer kış başkası başlar, biraz gürültü oluyor haliyle! . Tabi sezonda da bol müzik sesi, Halikarnas bir yandan, Catamaran diğer yandan. Burası Bodrum….

İlk taşındığınızda ne kadar eş dost varsa gelir. Bana ilk yaz o kadar arkadaşım geldi ki taksiciler evimi pansyon sanmış. Kışın bir Allah'ın kulu gelmez…aileden bile. 

Bodrum papatyası


KEDİ-KÖPEK KONUSU

Eğer benim gibi hep kopek isteyip de uzun saatler çalıştğınız için almadıysanız şimdi alabilirsiniz.  Tabi barınaktan veya sokaktan alacaksınız çünkü o kadar çok terk edilmiş cins kopek var ki. Özellikle yazlıkçılar alıp, giderken de sokağa bırakıyorlar- hainler! Ben kopek almadım ve buna şimdi çok seviniyorum. Bakımı gerçekten zor. Günde 2 defa dolaştıracak, kakasını toplayacaksınız. Zira kopek kedi gibi değil, her yere yaparlar. Kediler sadece toprağa veya kuma…çukur kazıp işleri bitince de bir güzel örterle, sonra koklar, memnun kalmazsa biraz daha örter. Köpekler kendilerini temizlemedikleri için de kokarlar, salyaları da kokar. Ben pek tahamül edemiyorum o kokuya. Bir de seyahate giderseniz problem, bir yere bırakmak zorundasınız. Yadıgar, sinirleri bozulur, siz de kıyamazsınız zaten. Bir de kopek her şeyi yer- ben terlik yiyip bitiren kopek gördüm. Üçgen peyniri folyoyla ver, folyosunu da yer. Daha doğrusu yutar. Kedi seçici, gurme mubarek, tonlu yer, somonlu yemez, ikinci güne kalan yemeği yemez…benimki öyle valla….çok seçici. Tabi köpeğin yeri başka ve çok de seviyorum. Sokakta bol miktarda var, onları seviyor, konuşuyorum, yemeğimi paylaşıyorum.

Hiç bir zaman kedi istememiştim. Tüy döker, her yeri tırmalar diye ama kısmet kediymiş. Annesi ölen bir yavru aldım sokaktan, açlıktan ölecekti, şırıngayla besledim. Nasılsa büyünce gider dedim… gitmedi. Kediler gerçekten çok ilginç, hepsinin karekteri, huyu farkli, eğlenceli, komik yaratıklar. Tertemiz, mis gibi. Tek sorun erkek kedi‘nin idrarı çok pis kokar- bakın insan da olsa  kedi de olsa erkeklerin idrari fena kokuyor!  Bir de işaret bırakırlar bazı yerlere. Korkmayın, bunun da çaresi var- kısırlaştırma. O zaman koku olmuyor. Yani o “çişi pis kokuyor” dediğiniz koku erkek kediye ait. Dişileri de kısırlaştırın. Zavallı şeyler senede 2-3 doğuruyorlar. Barınak ücretsiz yapıyor. Ihmal etmeyin. Aşıları da var tabi.

Safiyem. 4 yıldır benimle ve çok memnunum. Tuvaletini sokakta yapıyor. Seyahate gidersem 2 -3 gün yalnız kalabiliyor, daha uzun olursa biri gelip kumunu temizliyor, mamasını tazeliyor. Küçükken Istanbul’a giderken yanıma alıyordum ama artık daha az ve kısa gidiyorum. Devamlı yalandığı ve arada fırçaladığım için tüy problemi yok. Benim saçlarım bile daha çok dökülüyor. En güzel tarafı da evde fare, böcek olmaz. 

Ne kadar kedi tırmığı alsanız da kullanmıyorlar…benimki 4 yemek masası sandaleysi belledi…zamanla kılıf kenarları ilginç bir “didik didik” tasarımı oldu.Yapacak bir şey yok. İlle o dört sandaye…razı oldum mecburen. Bir de asla yatağa almam derdim…ha ha! Onsuz uyuyamıyorum. Büyük konuşmayacaksın! 

"Hayvan severim ama evde istemem" derseniz sokakta bol miktarda var. Onlara mama, su verin.  Ama elbet bir gün biri yanaşacak , paspasınızdan ayrılmayacak veya deponuzda doğuracak…sahiplenin onu, size şans getirir..


Kediler ve kutular..


GELENEKLER

Bodrumda az da olsa gelenekler devam ediyor. Sokakta yürüken bir bakarsınız bir tantana, davullar, zurnalar ve develer. Ya gelinin çeyizi gidiyordur veya devenin üstünde sünnet çocuğu vardır. Sokak düğünleri, asker uğurlamaları, deve güreşleri, mevsime gore bu gelenekler devam ediyor.

Asker uğurlama


Deve Güreşleri

Süslü deve


KÜÇÜK YERDE HER ŞEY DUYULUR

Bodrum küçük yer, her şey hemen duyulur. Dikkat etmekte fayda var. Çok şükür böyle bir sorunum hiç olmadı ama tanımadığım insanlar hakkında bile bilgilerim var. Çok sevgili mi değiştirdin, gizlice boşandın mı, kocan dayak mı attı, alkol problemin mi var, iş yerinde sorunlar mı var, hemen duyulur.


DÖVME

Büyük şehirde biraz “avam” gözüyle bakılır ama Bodrum'da  dövmesi olmayan yok gibi. Ben hep isterdim, nihayet  yaptırdım. Atatürk imzası ve ay-yıldız. Düşünürseniz; Merkezde birini tavsiye edebilirim.




ERKEKLER

Burada harika erkeler vardır diye hayal ediyorsanız moralinizi bozmak istemem ama yok. Gayleri çıkart, geri kalan iyiler kapılmıştır. Çoğu yabancıyla evil. Geri kalanlar genelde parasız, çoğu içkici, ve kesin bir şeylerden kaçıp gelmişlerdir.  Genelde tek odalı bir evde, teknede yaşarlar, veya ev paylaşırlar. Hoş, buraya büyükşehirden gelen (ben dahil) mutlaka bir şeyden kaçış yapıyordur. Ama erkekler genelde ya işleri battığı veya kötü bir boşanma yaşadıkları için buradalar, yani bunalımdadırlar. Bodrum'un yerlisi ise %90u kaptandır. Ha …razıysanız bunlara , o başka. Kendilerinden bir kaç yaş küçük, (bu çok da fena bir şey değil)  işsiz (olabilir) , parasız (çok fena)  alkolik (çok, çok fena) bunalımlı (almayalım) adamlarla beraber hatun çok. Adam kadının evinde yer, içer, yatar kalkar, elini cebine atmaz, yani bedavacı. Erkeği var mı var. Buna razıysanız bulursunuz, ama bana gore değil. Bu yaşıma gelmişim artık erkek beni el üstünde tutsun, ben onu değil.Yani öyle kalabalıktan, trafikten kaçan düzgün, geçinecek kadar parası olan, alkolik olmayan erkek pek yok. Varsa da ben bulamadım 7 yıldır. Bulursanız bana da haber verin. Ama moralinizi bozmayım, ben çok da aramadım, böyle kafam rahat. Olsa hayır demem tabi. Biraz “ istemem yan cebime “ oldu galiba. Canım, arasanız bulursunuz herhalde., hevesinizi kırmayım.

Hadi gari….size bol şanslar!