İyilik yap
kötülük bul...dur ya öyle değildi sanki...yoksa öylemiydi, kafam karıştı şimdi...
Arkadaş gelir,
bütün dertlerini sana kusar kusar , rahatlar gider...kusmukları temizlersin ama
o koku bir süre kalır.. çıkmaz, sinirlerin gerilir, uykun kaçar, bunalıma
girersin. Ama o kustu rahatladı ya, oh. Bir dahaki sıkıntıya kadar aramaz
sormaz. Senin bir derdin var mı? Nasılsın? demez. Ta ki bir dahaki sıkıntıya kadar. Uçaktan inince
bakarsın 20 tane çağırı...anlarsın ki bir derdi var, yoksa seni merak ettiği için falan değil..
Gecenin bir vakti
arar, bir şey lazımdır, gel al dersin, atlar gelir, alır, gider. Geri getirir
mi? Yoooo. Ancak arayıp getir dersen..çok yoğundur, çok işi vardır o yüzden
getirememiştir. Eeee...gecenin bir vakti gelip almasını biliyorsun ama, o zaman
geri getirmesini de bil!
Sadece arkadaş
değil, büyündür diye ayrı bir saygı gösterir, Bayram seyran çıkolatanı alır
gidersin. Sergi açar “moral olsun” diye cebindeki son parayla bir çiçek alır
gidersin, tebrik edersin. Hasta olur defalarca arar sorarsın bir şey lazım mı
diye, geçmiş olsuna gidersin, tabi elinde minik bir şey...sonra... tık
yok. Sonuç: bir daha arayıp sormazsın.
Bitmiştir.
Gece bir yerde karşılaşırsın,
son dolmuş seferini kaçırmışındır,aynı
sempte oturduğun için doğal olarak “beni de atarmısın” dersin...ama “hay aksi” araba “doludur”...arabayla 8 dakikalık
yol, 4 kişi arkaya sıkışamaz ... sen yürürsün...neyse ki hava güzeldir.
Arkadaş iki sayfa
print alacak, bende printer var, bilir. Ona mahaledeki 4-5 internet kafeden bahsederim,
ipadinle git, onlar basar derim...yok anlamaz, işine gelmez, nereye park edecek
arabayi falan...çok işi var, falan filan. Sonunda
gel derim. Printer çok kullanılmadığı için gardrobun içinde durur.
Çıkart kur,2 sayfa bas. Tekrar dolaba kaldır. Ertesi gün 5 sayfa daha basılması
gerekir. Tekrar çıkart, bas, kaldır. Derken üçüncü sefer gene lazımdır..yuh
artık. “kartuş boşaldı, basamıyorum” derim. Yalan da değil, silik basıyor.
“alayım bir yerden” diyor. Ayol bakkalda satılmıyor ki bu. Onu alıncaya kadar internet kafeye git. Neyse,
sonunda “esasında basılması da şart değilmiş” der çıkar işin içinden. Hani
gerçekten acil bir iş olur, anlarım, ama yapılan otel rezervasyonlarını basıyor. Gerek yok, yaz bi yere onay
numarasını olsun bitsin derim, anlatamam, ilk defa internetten yurtdışı rezervasyon
yapıyor, acemi. Bir sürü de kağıt harcanır. Arkadaş da çok sıkı doğa dostu bu
arada...ağaçlara kıyamaz..
Hediye konusu- bu
çok önemli. İnsanlar hediye almasını bilmiyorlar maalesef. 55 yaşında bir
kadına üstüne köpek resmi olan 3 yaş çocuk kahvaltı seti alınmaz. O kadar
beğendiysen kendine al. 55 yaşında bir
kadına değil. Hadi düşüncesizlik ettin, aldın, içine bir değiştirme kartı koy.
Belki senin çocuguna hediye geldi bana paslıyorsun, nereden bileyim? Kaç yıldır beni tanırsın, zevkimi bilirsin,
bilmesen de, bu mudur? Abla al bir eşarp
, 10-15 TL ye var, veya hiç bir şey alma,
ama böyle salak bir hediye de hiç alma.
Pinti erkek...aman
aman..hiç çekilmez. Villaları, teknesi, Rolexi vadır ama gelirken elini kolunu
sallayarak gelir. Bir kaç deneme daha yapılır, yok olmuyor, hala eli kolu boş.
Bir daha aranmaz, telefonları açılmaz. Bitmiştir.